Zülfü Livaneli – Edebiyatçı Elif Tümer’in İnceleme Yazısı: Mutluluğu Arayan Üç Savrulmuş Beden
Mutluluk romanının yazarı Ömer Zülfü Livaneli, 20 Haziran 1946 yılında Konya-Ilgın’da dünyaya geldi. Yazarın çocukluğu ve gençliği Türkiye’nin politik olarak karışık olduğu yıllarda geçti. Babasının tayini dolayısıyla ilkokulu Amasya’da okudu. Bu dönemde aldığı modern eğitim ile birlikte Kur’an kursuna gönderilerek dini eğitim de aldı. Daha sonra Ankara Maarif Kolejine (bugünkü TED Ankara Koleji) gitti. İngilizceyi bu okulda öğrendi. Ders çalışmanın ve okula gitmenin gereksiz olduğunu düşünerek öğrenimini yarıda bıraktı. Genç yaşta annesini ve babaannesini kaybetti. Bu yıllarda liseden sınıf arkadaşı olan Ülker’e âşık oldu ve 1964 yılında evlendiler. Daha sonra tek çocuğu olan Aylin dünyaya geldi.
Çalışma hayatının ilk yıllarında zorluk çekti. Çeşitli firmalarda çalıştı, işi gereği Karadeniz’i boylu boyuna dolaştı. Siyasi görüşleri ve bu konudaki uğraşları nedeniyle işlerinden uzaklaştırıldı. Arkadaşlarıyla birlikte kitap şirketi kurdu, “Ekim Yayınları”nı işletti, “Hanifi Tiyatro”sunu kurarak burada oyunlar sergiletti.
12 Eylül darbesinin olduğu dönemlerde yayınladığı ve okuduğu kitaplardan ötürü birkaç kez gözaltına alındı ve tutukevinde kaldı. Ülkedeki siyasi karışıklıklardan ötürü yurtdışına gitti. Daha sonra Türkiye’ye geri döndü. 1994 yılında İstanbul yerel seçimlerine aday oldu, 2002’de milletvekili seçildi. Kısa bir süre sonra istifa etti ve siyasetle alakası tamamen kesildi. UNESCO tarafından iyi niyet büyükelçisi ve genel direktör danışmanı olarak atanmıştır ve halen bu görevini sürdürmektedir.
Kültür, Sanat Ve Yazın Hayatı
Zülfü Livaneli, müzik, sinema ve yazın alanlarında önemli eserler üretmiş aydın bir sanat adamıdır. Müzik hayatına küçük yaşta babasının hediye ettiği sazla başladı. Devamlı besteler yaptı ve plak çıkarmaya başladı. Fakat kendisini bir yazı adamı olarak tanımlar ve müziğin onun için bir hoşluk olduğunu söyler. İlk plağı “Ozanoğlu”dur. Daha sonra yurtiçinde ve yurtdışında filmler için jenerik müziği yaptı, konserler verdi, yönetmenlik yaptı, senaryo yazdı. Livaneli, sanat yaşamı boyunca otuz film müziğine, üç yüz besteye, dört uzun metrajlı filme, yirmi bir kitaba imza atmıştır.
Çocukluk yıllarında dergiler, kitaplar biriktirerek büyüdü. Küçük yaşta bir kütüphane oluşturdu. İlk kitabı olan Amarillo’yu 15 yaşındayken, Hemingway’den etkilenerek kaleme aldı. Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı, onun yazınını büyük ölçüde etkiledi. Aynı şekilde Jack London, Erskine Caldwell, John Steinbeck, Jean Paul Sartre, Çehov, Hegel, Marx, Yunus Emre, Mevlâna, Şeyh Galip, Aşık Veysel, Yaşar Kemal’den etkilenmiştir.
Yazın alemine sekiz öyküden oluşan Arafat’ta Bir Çocuk (1978) eseri ile ilk adımı attı. İlk romanı 1996 yılında yayımlanan Engereğin Gözündeki Kamaşma’dır. Daha sonra sırasıyla Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm (2001), Mutluluk (2002), Leyla’nın Evi (2006), Son Ada (2008), Serenad (2011), Kardeşimin Hikayesi (2013), Konstantiniyye Oteli (2015), Huzursuzluk (2017), Balıkçı ve Oğlu (2021) romanları çıktı. Bunun dışında deneme, anı, röportaj, senaryo türlerinde eserler verdi.
Livaneli, romanlarında bireysel ve toplumsal sorunları bir aydın duyarlılığıyla dile getirir. Kültürel birikimini eserlerine aktarır. Romanlarının arka planında Türk toplumundaki çok katmanlılık vardır. Kadın, erkek, aşk, benlik arayışı, özgürlük insan ilişkileri, savaş, tarih, dinî ve toplumsal baskı, sürgün, ekolojik denge gibi temaları modern anlatım teknikleriyle sunar.
Mutluluk Romanı
Zülfü Livaneli’nin üçüncü romanı olan Mutluluk, Kasım 2002’de Remzi Kitabevi’nden 376 sayfa olarak çıkmıştır. Geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır. Yunanistan, Fransa, Amerika, İsveç, İsrail, İtalya, Hollanda gibi birçok ülkenin diline çevrilmiştir. 2007 yılında Barnes & Noble Yeni Büyük Yazar Ödülü’nü kazanmıştır. Fransa’da “Ayın Kitabı”, Amerika’da “Sonbahar Döneminin Kitabı” seçilmiştir. New York’un en büyük yayınevlerinden biri olan St.Martin’s Press tarafından “Bliss” adıyla yayımlanmıştır. Roman, Abdullah Oğuz tarafından aynı adla filme uyarlanmış, 16 Mart 2007’de gösterime girmiştir (Öncel, 2008: 209). Film, aynı yıl yapılan 44. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde “En İyi Film Müziği” ödülünü kazanmıştır.
Mutluluk, bir dönem romanıdır. 2000’li yılların Türkiye’sini, toplum yapısını, sıkıntılarını, karmaşık ve çok renkli dokusunu anlatır. Türkiye’nin bir çeşit panoramasını çizer. Bireylerin psikolojileri ve yaşadıkları ruhsal gerilim ustaca verilir. Doğu-Batı arasında kurulan ince köprüde okuru sürükler. Gelenekten Batı etkisindeki modernizme doğru hareket eden bir toplumu yansıtır. 1960’lardan sonra severek kullanılan deniz ve deniz adamlarıyla ilgili konulara esinleyici bir örnek oluşturur. Lirik roman türünde, epik edebiyat geleneğinde yazılmış çağdaş bir romandır.
Ülkede yaşanan Hizbullah sorunu, hapishanedeki açlık grevleri, Türk Milliyetçiliği, Kürt Milliyetçiliği ya da İslamcılık, PKK terör örgütünün faaliyetleri, töre cinayetleri, Sünni-Alevi çatışması, ensest ilişkiler, cinsellik, şiddet, tecavüzler/ tacizler, şiddet, itaat, din sömürüsü, Türkiye’nin apayrı ve çatışan kültürleri gibi sorunlar ele alınır.
Roman, farklı adlandırmalarla otuz iki bölüm olarak kurgulanmıştır. Farklı sosyal tabakalardan olan Meryem, Cemal ve Profesör İrfan Kurudal adlı üç kahramanın hayatlarındaki değişim sonucu yollarının kesişmesi ve ulaşılması güç olan mutluluğu bulmalarını konu edinir. Yaşamları içinde yaşadıkları toplumun kısıtlamaları ve çelişkileri yüzünden parçalanan üç bireyin insan sıcaklığına ve samimiyetine muhtaç oluşu sonucu çıktıkları yolculuk anlatılır.
Olay Örgüsü
Van Gölü kenarında yaşayan on yedi yaşındaki Meryem, kızların okutulması günah olduğu için ilkokuldan alınır. Annesi onu doğururken ölür, teyzesi ve üvey annesiyle büyür. Annesinin ölümünden kendisini sorumlu tutar. Kendi yalnızlığı içinde yaşayan Meryem, bir gün tarikat şeyhi olan amcası tarafından tecavüze uğrar. Kimse ona inanmayacağından bunu kimseye söyleyemez, korkar. Suçlu olan amcasının kararıyla onu bir izbeye kapatırlar. Töre nedeniyle ailesi tarafından öldürülmesine karar verilir. Meryem’in babası silik bir karakterdir ve bu karar karşısında ağzını açamaz. Onu İstanbul’a götürerek öldürme görevi ise amcasının oğlu Cemal’e düşer. Cemal, Şırnak’ın bir ilçesinde askerdir. Zorluklarla bitirdiği görevinden memleketine döner. Askerde çok zor günler yaşadığı ve askeriyenin düzenine alıştığı için gündelik hayata alışamaz. Herkes ona kahraman gözüyle bakar. Fakat bu kahramanlık kısa sürede unutulur ve “ailenin namusunu temizleme” görevinin ona verildiğini öğrenir. Bunun üzerine Cemal ve Meryem, İstanbul’a doğru yola çıkarlar.
Meryem, durumdan gayet memnundur, hayatının değişeceğine dair ümitlidir. Bu yolculuk boyunca Meryem birtakım değişimler yaşar. İlk kez kadınlar tuvaletinde sıra beklemesi, Cemalle birlikte köfte ekmek yemesi, trendeki kadınların giyimleri, siyasi tartışmalar, yabancı uyruklu gazeteci onun için çok yenidir. Buna rağmen etrafına uyum gösterme çabası ve hayal kurması, yeni hayatına attığı ilk adımlardır.
İstanbul’a varırlar ve buranın güzelliği karşısında şaşırır. Daha sonra kenar mahallelerin birinde yaşayan amcasının oğlu Yakup’un evine giderler. Şaşkınlığı hayal kırıklığına dönüşür. Yakup’un gecekondusu ve mahallesi, kendi kasabasından da kötüdür. Yakup, törenin baskısından kaçmıştır. Bu yüzden Cemal ve Meryem’in gelmesi, kaçtığı töreyi yine ayaklarına getirir. Cemal’i yapacağı şeyden vazgeçirmeye çalışır fakat başaramaz. Bunun yerine Meryem’i töre cinayetlerinin işlendiği viyadükte öldürme fikrini Cemal’e o verir. Bir an önce evinden gitmelerini ister. Küçük kızı öldürmeyi trende de başaramayan Cemal, viyadükte de başaramaz. Çünkü Meryem ile olan çocukluk anılarını hatırlar. Fakat bu durumda törenin ve babasının onların peşini bırakmayacağını bilir. Bu yüzden İstanbul’da yaşayan askerlik arkadaşı Selahattin’e akıl danışır ve yardım ister. Cemal, Selahattin’in bağlı bulunduğu Şeyh’ten insan öldürme konusunda fikir alarak Meryem’i öldürmekten tamamen vazgeçer. Kalacak yerleri olmadığı için geçici bir süreliğine Selahattin onları Ege kıyılarındaki balıkçı çiftliğine gönderir.
Şimdiye kadar hiç mucize yaşamadığını düşünen ve Allah’ın onu sevmediğine inanan Meryem için burada bir mucize gerçekleşir ve Profesör İrfan çıkar karşılarına. Kendi varoluş problemlerini çözmek, ruhsal dinginliğe ulaşmak, mutluluğu ve huzuru bulmak için evini, eşini ve mesleğini İzmir’de bırakarak denize sığınmıştır. Meryem ile birlikte Cemal ve Profesör de kaçmaktadır. Cemal terör örgütüyle savaşmış olmanın yarattığı psikolojik bunalımdan, Profesör ise İstanbul’un elit, zengin fakat değersiz yaşam tarzından kaçmaktadır. Profesör teknesinde Meryem ve Cemal’e iş verir. Meryem yavaş yavaş Van’daki hayatına ait ne varsa hayatından çıkarmaya başlar, İstanbul treninde gördüğü kızlar gibi giyinmeye alışır. Her şeye kolaylıkla uyum sağlayan Meryem, Profesör’den okuma-yazma öğrenir.
Bir gün Profesör, Meryem’in başına gelenleri öğrenir. Bir töre cinayeti işleneceğini sezer ve Cemal’den korkarak Ege kıyılarındaki bir eve yerleşirler. Burası eski bir büyükelçinin evidir. Burada hep beraber yaşamaya başlarlar. Meryem sırrını itiraf ettiği için büyük bir ruhsal sarsıntı yaşar. Güneydoğulu bir gözlemeci dükkanında Mehmet Ali ile tanışır ve birbirlerine ilgi duyarlar.
Eğlenceli bir gecenin ardından Cemal ve Profesör kavga ederler. Çünkü Profesör Cemal’e gerçekleri söylemiştir ve Meryem ile olan yakınlıklarına gıcık olmaktadır. Profesör, ikisini orada bırakarak memleketine yani annesinin yanına döner, tüm parasını da Meryem’e bırakır. Cemal ise günlerce bilinçsiz bir şekilde uyur. Uyandığı zaman Meryem ona veda eder ve gözlemecinin oğlu Mehmet Ali’ye gider. Cemal ise Meryem’i sevmektedir fakat gitmemesi için ona engel olamaz. Allah artık Meryem’i sevmektedir ve onun için mutlu günler başlamıştır. O, töreye karşı galip gelmiştir.
Elif Tümer / Edebiyatçı-Yazar / Yeni Eğitim Dergisi Edebiyat Sayfaları İçerik Editörü
Kaynakça
AYTAÇ, Aslıhan. “Zülfü Livaneli ’nin Romanlarında Yapı ve İzlek”. Yüksek Lisans Tezi. Elâzığ: Fırat Üniversitesi, 2013: 1-249.
İLHAN, “Zülfü Livaneli ’nin Romanlarında Bir Anlatım Unsuru Olarak Zaman”. Yüksek Lisans Tezi. Nevşehir: Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, 2018: 1-215.
ÖNCEL, Gülen Kurt. “Romandan Sinemaya Uyarlama Örneği Olarak ‘Mutluluk’”. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi C.13 (13), 2008: 205-213.
SATIK, Güzel. “Zülfü Livaneli’nin Romanları ve Romancılığı”. Yüksek Lisans Tezi. Aydın: Adnan Menderes Üniversitesi, 2015: 1-221.
SEFEROĞLU, Emrah. “ Zülfü Livaneli Anlatılarında Yapı ve İzlek”. Yüksek Lisans Tezi. Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi, 2014: 1-212.
TELCİ, Ümmügülsüm Albiz. “Zülfü Livaneli’nin ‘Mutluluk’ Adlı Romanındaki Kültürel Ögelerin Kaynak Metin, Erek Metin ve Sinema Bağlamında İrdelenmesi”. Yüksek Lisans Tezi. Sakarya: Sakarya Üniversitesi, 2012: 1-222.
http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/livaneli-zulfu (Erişim Tarihi: 23.10.2021)
https://en.wikipedia.org/wiki/Z%C3%BClf%C3%BC_Livaneli (Erişim Tarihi: 23.10.2021)