Z Kuşağı – Ah Şu Yetişkinler; Eserinizle Övünebilirsiniz!

Z Kuşağı – Ah Şu Yetişkinler! “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Anne-babalarına karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar.”  diyordu Aristoteles (M.Ö. 335).

“Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.”   Heseiod (M.Ö. 800)

Dağların çekmek istemediği yükler, göklerin taşıyamadığı gözyaşları, denizlerin yürütemediği buzdağları ve sana verilen gelecek kaygısıyla bir sökülmüş elek. Ele o zaman dağları; süz bulutları eleklerden, hırçın dalgaları sakinleştir!

Ah biz yetişkinler! Tarihin hiçbir döneminde gençlik kendini bize beğendiremedi. Çünkü yaşımızı silah olarak kullandık onlara; sadece saygı bekledik. Dermansız dizlerimiz nedeniyle yer istedik kendimize toplumda; sırf yaşımızdan ötürü bizi görünce ayağa kalksınlar istedik. Kimi zorla gösterdi saygıyı, kimi ise umursamadı; hemen yaftaladık onları “Ah gençlik!” diye.

Ya su vermedik kuruttuk yahut suyu çok verdik kuruttuk. Kökünü başka kültürlere açtı bizlerden su görmeyince.

Yanlış zamanda budadık filizlenen dallarını. En güzel dallarını kestik. Sonra açıldılar başka yalancı baharlara.

“Köksüz” dedik, “âtisiz” dedik dalları aşağıyı gösterince. Din bilmeden din anlattık, saygı göstermeden saygı bekledik, temiz ağızla vermediğimiz nasihatlarden edep bekledik.

“Oğlum bak bu Fatih!” dedik; elimizdeki okey taşlarını sallarken, sigara karası dudaklarımızla, oysa “Bu da babası Murat Hüdavendigar” diyemedik.

“Kızım bak bu Mihrimah Sultan!” dedik, dizi izlerken yarım Türkçemizle; annesinin dört dil bildiğini gündeme bile getirmedik.

Çocuğunu kendisinin besleyip büyüttüğünü düşünen baylar/bayanlar; unutmayın ki, Rezzak olan Allah’tır!

Evlatlarınızın rızkını veren siz misiniz? Hayır, hayır; belki bir kaşık belki de bir kepçe görevi görüyorsunuz yalnızca… Sorumluluğunuzun zekâtını verin onlara; tecrübelerinizin, yaşadıklarınızdan, ders aldıklarınızın zekatını verin. Kırkta biri bile yeter gençlere. Yoksa Marshall yardımlarda boğulacaklar, karalayacaklar beyaz sayfaları; Avrupa’nın 1+1 evleri doluşturacak caddelerinizi. Sonra mı; Norveç’in huzurevlerine yerleştirecekler sizi.

Hangi kuşaktasınız bilmiyorum; ancak benim yetiştiğim kuşak “zaman bendedir ve mekân bana emanettir!” şuurunda bir kuşak olarak büyüttü beni. Emanetime sahip çıkmayı öğretti. Yeise düştüm çoğu kez, “Sen bir devsin; yükü ağırdır devin” diyerek ne olduğumu hatırlattı bana.

“Asım’ın Neslidir” bu gençler; yabancı değil.

Z Kuşağı – Nesilde bozukluk varsa, suç Asım’da değil, nesilde de değil; suç bizde. Haydi, silkelenelim; öncelikle şu “Z” harfini silelim alfabemizden, Elifba’nın tamamıdır bu gençlik. Önce okuyalım, mahrecine dikkat ederek okuyalım. Çünkü “Elif” gibi incelik de var fıtratlarında, “Şın” gibi sertlik de. Su yürümeden keselim kurumuş dallarını, ne suyu çok verelim, ne de susuz bırakalım. Kökü sağlam onların; bırakın göklerle yarışsınlar.

“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir

Gün doğmuş gün batmış, ebed bizimdir.”

Yazar – Harun Doğukan / Okul Müdürü /Kahramanmaraş

Bir Cevap YazınCevabı iptal et