Sait Faik Abasıyanık – Türk Öykücülüğünün Önemli İsimlerinden

Sait Faik Abasıyanık – Sevgili okur, bu yazımda Türk öykücülüğü dendiğinde akla gelen yegâne isim olan Sait Faik’in hayatı ve eserlerine değineceğim. Yazarımız roman türünde de eser vermesine rağmen öykücü kimliği ile akıllara kazınmıştır. Öyküleri hâlen büyük bir kitlenin göz bebeği. Gelin bu güzide yazarımızı yakından tanıyalım. Keyifli okumalar…

Hayatı

Asıl adı Mehmet Sait olan yazar, 18 Kasım 1906 yılında Sakarya’da doğdu. Çocukluğunu Adapazarı’nda geçirdi. Liseyi Bursa’da okudu. Mezun olduğunda ilk hikâyeleri olan İpekli Mendil’i ve Zemberek’i yazdı. Daha sonra İstanbul’a gelerek yazı işlerine ağırlık verdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne başladı. Fakat üçüncü yılında okulu bıraktı. 1929’da ilk yazısı olan Uçurtmalar Milliyet Gazetesinde yayımlandı.

Öğrenimini tamamlamak üzere Fransa’ya gitti, 4 yıl sonra yurda döndü. Daha sonra birkaç işte çalıştıysa da uzun soluklu olmadı. 1936’da ilk kitabı Semaver yayımlandı. 1938’de babası ölünce hayatı değişti. Çeşitli dergilerde yazılar yazdı. 1945’te siroz teşhisi kondu. 1953’te Mark Twain Cemiyeti Şeref Üyeliği’ne seçilen ilk Türk yazar oldu. Hastalığı ağırlaşan Abasıyanık 1954’te vefat etti.

Sait Faik hiç evlenmedi. Ölümünden sonra annesi Abasıyanık’ın evini müzeye çevirmiş ve her yıl en iyi hikâye kitabına verilmek üzere Sait Faik Armağanı düzenlemiştir. Ödülü alan kitapları görmek için linke tıklayabilirsiniz.

Edebi Hayatı

Sait Faik Abasıyanık yazın hayatına şiir ile başladı. İlk şiirini lisede yazdı (Hamal). Öykülerinde küçük insanı ve küçük insanın sorunlarını ele alır. Bazı hikâyelerinde olaylar Bursa ve Adapazarı’nda geçer.

Eserlerinde Fransa serüveninin etkisiyle toplumcu gerçekçiliğin izleri görülür. Öykülerinde işçiler önemli bir yere sahiptir. Hem iş hayatı hem de iş hayatı dışındaki durumları işlenir. Değer çatışması, Anadolu’dan gelen yabancı işçiler, büyük şehrin sorunları, toplumsal hayattan mesajlar, iç sıkıntısı, yalnızlık vb. yer alır. Gözlem, öykülerinin vazgeçilmez unsurudur.

İlk öykülerinde Maupassant tarzı hâkimdir. Çocuklar, hayvanlar ve tabiat da eserlerinde önemli bir yere sahiptir. Sait Faik’in insanları fakir, az şeyle mutlu olan, işsiz, kaderlerine razı olan kişilerdir. Lüzumsuz Adam adlı öyküsünden sonra yazar farklı bir tarz dener. Küçük insanın sorunlarından ziyade küçük insanın basit hayatına odaklanır. Dolayısıyla ayrıntılar ağır basar.

Sait Faik Abasıyanık, Ömer Seyfettin’den sonra Türk öykücülüğünde çığır açmış önemli bir isimdir. Çağdaş öykücülüğe olan katkılarıyla dönüm noktası olmuştur. Klasik öykü tekniğini kırmıştır. Dili şiirsel ve ustadır.

Abasıyanık’ın 206 adet öyküsü bulunmaktadır.

Eserleri

Öykü: Semaver (1936), Sarnıç (1939), Şahmerdan (1940), Lüzumsuz Adam (1948), Mahalle Kahvesi (1950), Havada Bulut (1951), Kumpanya (1951), Havuz Başı (1952), Son Kuşlar (1952), Alemdağ’da Var Bir Yılan (1954), Az Şekerli (1954), Tüneldeki Çocuk (1955),

Şiir: Şimdi Sevişme Vakti (1953)

Roman: Medarı Maişet Motoru (1944), Kayıp Aranıyor (1953)

Yazımı Sait Faik’ten bir alıntıyla bitirmek istiyorum:

“Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz. İnsanı insana ancak şiir sevdirir. Şiir, insanı insana yaklaştıran şeydir.”

 

Yazar: Elif Tümer / Edebiyatçı – Yazar / www.yeniegitimdergisi.com

Bir Cevap YazınCevabı iptal et