Öğretmenlik Meslek Kanunu: Bardağın Ne Kadarı Boş, Ne Kadarı Dolu?

Uzman Öğretmen Osman Teğiş Yazdı…

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun TBMM’ den çıkarılacağı siyasi irade tarafından müjdelendiğinde eğitim camiasını haklı olarak heyecanlanmıştır. Çünkü bir milyondan fazla eğitim çalışanı olan bir ülkede, öğretmenlerin haklarını ve sorumluklarını belirleyen müstakil bir kanun yoktu. Sonuçta Öğretmenlik Meslek Kanunu kabul edildi.

Sorulması gereken soru şudur: Acaba eğitim camiası bu Kanuna sevinmeli mi; neden? Sevinmeliyse ne kadar sevinmeli? Sevinilmeyecek bir durum varsa; neden?

Kanunun başlangıç hatalarından söz edelim:

1-) Öğretmenlik Meslek Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuluncaya kadar, STK ve sendikalar başta olmak üzere kamuoyuna paylaşılmadı. Bu olumsuz ön yargılar doğurmuştur.

2-) Öğretmenlerin kendileri ile ilgili çıkacak bir Kanunu meclis gündemine gelinceye kadar görmemesi, öğretmenlerde değersizlik duygusuna sebep olmuştur.

Gizlenen veya saklanan bir kanun taslağı olur mu?

Katılımcılığın nimetlerinden faydalanmak dururken, kanunun gizlenip sonra aniden meclise gelmesi kanunun eksik/yetersiz olacağının bir habercisi gibi oldu.

Öğretmenlik Meslek Kanunu

Bardağın Yarısı Boş mu?

Denilebilir ki, bu kanunda diğer meslek kanunlarında olan mesleğe özgü düzenlemelerin olmaması çok büyük ve temel eksikliktir.

Öğretmenlik Meslek Kanunu Yeni mi?

Peki, bu kanun yeni mi; hayır! Mecliste kabul edilen kanun, “Meslek Kanunu” olarak yasalaşsa da, aslında 2005’ te ilk defa uygulanan Kariyer Basamaklarında Yükselme Sınavının (KBYS) uygulamaya yönelik ortaya çıkan ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddelerinin düzeltilmesi şeklinde oldu. Kanun bu haliyle eğitim camiasının isteklerini karşılamaktan uzak kaldı, tartışma konusu oldu.

Bardağın Yarısı Dolu mu?

1-) Her ne kadar, yapılan yasal düzenlemenin eğitim camiası tarafından eksik bulunduğuna dair eleştiriler olsa da “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nun müstakil olarak çıkması ve yasalaşması tarihi bir adım ve eğitim camiası bakımından önemli bir kazanımdır.

Türk kültüründe, “Kervan yolda düzülür” anlayışı bu kanunda da kendine yer bulmuş gözüküyor. Olumlu yaklaşımımız şudur: “Bir şey bütünüyle elde edilemezse de bütünüyle terk edilmez.” Bu kanunun eğitim camiası için çok önemli olduğuna inanıyorum ve zamanla eksikliklerin tamamlanacağını düşünenlerdenim.

2-) Bu kanunun ile öğretmenlere getirilen, “Uzman/Başöğretmenlik” “Eğitim Gelişim Programı”  ile öğretmenlerin, her kariyer basamağında bir eğitim programından geçecek olması önemli bir adımdır.

Bakanlık tarafından Hizmetiçi eğitimler ile öğretmenler zamanla bilgilerini yenileyecekler; eğitim alanındaki güncel gelişmeleri takip edecekler ve kendilerini zamanın yeniliklerine uyduracaklardır.

Kabul etmek gerekir ki, fakülteden mezun bir öğretmenin mezun olduğu dönemdeki bilgileri ile emekliliğe kadar öğretmenlik yapması düşünülemez, düşünülmemelidir de. Bu bakımdan öğretmenlere adaylık, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikte, Eğitim Gelişim Programının uygulanması doğru bir karardır. Buna itiraz etmek değişime direnmek anlamına gelir ki bu durum en fazla öğretmene zarar verir. Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavı, öğretmenler için düzenlenecek programlara dayalı olacağından sorun olmayacaktır.

Eğitimlerin başarıya ulaşması bakımından ve öğretmenliğin bir kariyer mesleği olduğu kabul edilirse, öğretmenlerin sınava itirazı olmaması gerekir. Sınavın ÖSYM tarafından yapılması istenebilir, ancak adaylıktan sonra öğretmenliğe geçişte sınavın olmaması gösteriyor ki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavları, daha çok hizmetiçi eğitimlerin amacına ulaşmasına yönelik olduğudur.

3-) Meslek Kanununda adaylık kaldırma sınavının olmaması doğru bir karardır. Yeni mezun ve sınav sonucu mesleğe atanan öğretmenleri tekrar sınava sokmak hiçbir bilgiyi ölçmezdi. Kanunla ilgili çıkarılması düşünülen yönetmelik taslağında adaylık yetiştirme sürecinin iyi planlandığı anlaşılıyor. Ülke şartları dikkate alındığında bundan daha fazlası zordur. Şu kadar var ki, Anadolu’nun bir beldesine atanan aday öğretmeni adaylık süresinin ilk 3 ayında derslere sokmayıp, aynı okulda ücretli öğretmen ile dersleri idare ederseniz bu ne kadar makul olur? Bence bu sorunu eğitim fakültelerinde formasyon aşamasında çözmek gerekir.

Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik uygulaması, öğretmenler arasında huzursuzluğa sebebiyet verir düşüncesine katılmıyorum. 2005’te yapılan sınav ile uzman öğretmen veya başöğretmenlik gibi unvan kazananlar ile diğer öğretmenler arasında bir sorun yaşandığı görülmemiştir. Kariyer Basamakları, bir teşvik aynı zamanda ekonomik alanlarda bir kazanımdır.

4-) Şu serzenişe hak veriyorum: Devlette süreklilik esastır. 2005’ te yapılan ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddeler ile ilgili düzenlemenin bu güne kadar yapılmaması, öğretmenler arasında haksızlığa sebebiyet vermiştir. Bu durumda haksızlığa uğrayan, meslekte 20 yılın üzerinde olan öğretmenler ile ilgili bir adım atılması gerekirdi. Siyasi iradenin bizden öncekiler yaptı deme lüksü yoktur, zira her iki düzenlemeyi de aynı irade yapmış iken…

5-) 3600 ek gösterge ise, başlangıçta eğitimciler üzerinden tartışılırken, sonra dört meslek grubuna şimdi ise tüm kamu çalışanlarına yönelik çalışmaya dönüştüğünden kazanım tüm memurlara yönelik olacaktır. BU bir başka yazı konusu olabilir.

Sonuç: Bardağın Dolu Kısmı Bir Tık Yukarıda

Meslektaşlarıma demem odur ki, Öğretmenlik Meslek Kanunu yeterli değildir; ancak önemli bir kazanımdır. Zamanla eğitimcilerin isteklerinin tam karşılandığı bir kanuna dönüşmesi temennisiyle.

Yazar: Osman Teğiş / Uzman Öğretmen / osmantegis@hotmail.com

Bir Cevap YazınCevabı iptal et