Obsesif Kişilik – Yeni Bir Bakış Açısı ile Takıntılarından Kurtul

Obsesif Kişilik – İnsanlar hayatları boyunca hep bir şeylere takıntılı yaşıyorlar. “Yok, o beni sevmedi”, “Pantolonum ile gömleğim uymuyor.”, “Saçım kötü”, “Kızlar niye böyle?”, “Bu erkekler hep aynı”, “Yemek tuzlu”; bilmem daha neler neler…

Hasta bir dünyada yaşıyoruz ve takıntılı olmak bu çağın en büyük hastalıklarından biri. Buna psikolojide “Obsesif Kompulsif Bozukluk” (OKB) denilmektedir.

Takıntı ya da Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir?

Obsesif Kişilik – Halk arasında, takıntı hastalığı olarak da bilinen obsesif kompulsif bozukluk (OKB) varlığında kişi, obsesif düşüncelerinden kaynaklanan anksiyete ve stres seviyesini azaltmak için kendini tekrarlamak zorunda hisseder.

Tekrarlayan düşünce ve davranışlarla karakterize olan hastalığın en belirgin özelliği, kişinin zamanını boşa harcamasına yol açacak düzeyde, zihnini devamlı olarak meşgul eden düşünceleri eyleme dökmesidir. 

Tekrar, ilk paragraftan sonrasına dönelim…

Şimdi “bunların takıntı ile ne alakası var; bunlar olağan şeyler” dediğinizi duyar gibiyim; ama ya tam tersi olsaydı söylediklerimin!

Mesela o sizi sevmiyor ama eminim sizi sevmeyen ilk kişi o değildir.

Ya da sizi dünyada bir tek seven de o değildir zaten; seviyor olsa şu an bunu düşünmezsiniz bile, çünkü seven insan hissettirir.

Ya da saçınız kötü diye üzülmeyin; geçin aynanın karşısına, “saçım kötü olmuş ama ben güzelim” ya da “saçımın kötü olması benim mutluluğuma engel olamaz” diye düşünün.

Belki pantolonunuz ile gömleğiniz birbirine uyum sağlamıyor olabilir, ama ruhunuzla bedeninizi düşünün o beden ile ruhun uyumu sadece sizin görebileceğiniz bir hazine değil mi?

Bırakın artık alemi dıştan seyretmeyi!  Kimse sizin pantolonunuz güzel diye sizi daha çok sevmiyor.

Ne bileyim; bir kafede otururken adını bile yarım yamalak söylediğiniz o içeceği içmiyorsun diye Fatma ablan Mehmet abin seni sevmekten vaz geçmiyor ki.

Sen kendine bu kadar takıntılıyken dostlarında kaçırdığın şeyleri düşünsene!

Sen saçını pantolonunu düşünürken zaman akıp gitti ve üzgünüm  sen bunlara üzülürken yaşayabileceğin bir anını daha kaybettin.

Yani demem o ki, ayağa kalk ve kendindeki güzelliği gör…

Obsesif Kişilik – Sen güzelsin, hem de çok güzelsin!

Ya, bırak omuzların geniş olmasın. Gönlün geniş, bırak yemek tuzlu olsun; bu kez tuzlu yemekle hiç bir şey kaybetmezsin ki.

Bak dostum hayat o kadar hızlı akıp gidiyor ki, bir yerden yakalaman lazım. Yoksa hayatın boyunca pişman olacaksın.

Yağmur yağıyor, ben bugün dışarıya çıkmayayım deme!  O çimlerin, çiçeklerin kokusu ve yağmurdan sonra oluşan o toprak kokusunu hiç içine çekmezsen  çok şey kaybedersin…

Ve sen bunu yaparken etrafında sana deli diyenler elbet olacaktır, ama belki de bu dünyada ki en güzel hatıralarından biri olacak senin için ve sen bunu yaparken kimse senin kıyafetine saçına bakmayacaktır belki de onlarda senin yaptığın şeyden ilham alacak çıplak ayaklarıyla çimenlerde koşuşturacaktır.

Belki beraber ıslanırsınız hayal etmesi çok güzel değil mi?

Hadi bırakın artık takıntılarınızı sokağa çıkarken alelade çıkın; önemli olan dış görünüşünüz değil, kafanızın içindekiler unutmayın!

Bu demek değil ki iş görüşmesine pijamalarınızla gidin. Karşınızdaki insana gösterdiğiniz saygı sizi siz yapan en büyük etkenlerden biridir.

Hani size taş atana siz gül atmaya devam edin. Bir gün o güller size muhakkak gelecektir.

Hadi bir çay koyun da yeniden tanıyın kendinizi; hayat kısa takıntılarınızdan kurtulun ve yeniden nefes alın.

Obsesif Kişilik – Değiş; yarın değil, hemen bugün! Çünkü yarın geç olmakla meşhurdur.

Yazan: Ayşegül Çetres

Bir Cevap YazınCevabı iptal et