Nilgün Marmara Kimdir? Daktiloya Çekilmiş Şiirler

Edebiyatçıların kendilerine biçtikleri eğitimcilik görevlerinden biri, toplumu, yaşadığı kaos ortamının oluşturduğu karamsarlık, ümitsizlik veya toplumsal dağınıklıktan psikolojik olarak kurtulması için roman, hikâye veya şiirleriyle destek vermek, sosyal hayatı rehabilite etmeye çalışmaktır. Nilgün Marmara da bunlardan biri.

Bu yazımızda böyle bir görevi psikolojik olarak üstlenen ve 80’lere damgasını vurmuş bir şair-edebiyatçıdan; Nilgün Marmara’dan söz edeceğim.

80’lerin, darbe dolayısıyla korkulu yıllar yaşayan, Türk halkını biraz olsun bu kargaşadan uzaklaştırmak, nefes vermek isteyen edebiyatçılardan biri olan Marmara, çağdaşları gibi çözümü daha bireysel konuları işlemekte bulma yönelimdeydi.

Enteresandır; onun eserlerinin merkezi kendisidir, kendi yaşantısıdır.

Eserlerinde göreceğimiz üzere Marmara şair kimliğiyle bilinir. Günlük ve araştırma türünde de eserler vermesine rağmen şiir türündeki eserleriyle ünlenmiştir. 80’lerin şiir hayatına damga vurmasının sebebi nedir? Neden şair kimliğiyle tanındı? Gelin, tüm bunlara açıklık getirerek 80’ler gibi bir devirde ün salmış bu kalemi; güçlü şair kadını tanıyalım.

Nilgün Marmara

Hayatına Bir Bakış

1980 kuşağının güçlü kalemlerinden olan Nilgün Marmara, Balkan göçmeni bir ailenin kızı olarak 13 Şubat 1958’de İstanbul’da dünyaya geldi. Ortaokul ve liseyi Kadıköy Maarif Koleji ve Lisesi’nde bitirmiştir. Üniversite eğitimine önce İstanbul Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı’nda başlar fakat üniversite ortamında maruz kaldığı siyasi çekişmelerden rahatsızlık duyarak tekrar sınava girdi ve bu defa Boğaziçi Üniversitesi’nde, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı. Burada, “Sylvia Plath’in Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi” adlı bitirme tezini vererek 1985’te mezun oldu.

1980 askerî darbesi, pek çok insanınkini olduğu gibi, Marmara’nın da günlük hayat akışını değiştirmiştir. İlhan Berk, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Haydar Ergülen, Turgut Uyar, Edip Cansever ve Cemal Süreya gibi isimlerin yanı sıra dönemin genç şairlerinden Lale Müldür, Gülseli İnal vb. yazar ve şairlerden oluşan dostlarıyla evlerde toplanarak hararetli dil tartışmalarına girmiştir. Bu partilerden birinde tanıştığı Kaan Önal’la 1982 yılında evlendi. Eşinin işi dolayısıyla Libya’ya taşınmaları Marmara’nın psikolojisinin bozulmasına yol açtı.

Marmara, çağının sosyal, kültürel ve edebî ikliminden dolayı yaşamının her alanında kendini yalnız hissederek zamanının çoğunu şiir yazarak geçirdi. Hayatı boyunca hiç çocuğu olmayan Marmara, bu konudaki isteksizliğini “mutsuzlar ordusuna yeni bir nefer daha” diyerek yakın çevresine sıklıkla aktarmıştır. 16 ay yaşadıkları Libya’nın ortamına dayanamayan çift daha sonra İstanbul’a döndüyse de Marmara’nın toplumsal rolleriyle şairliği arasında itişerek geçen günleri onun ruhsal durumunu daha da karartmış ve sonraları bu durum onun herhangi bir işte çalışmasını engellemiştir.

Esasen çok sosyal ve sevilen biri olan Marmara, psikolojik durumunun kötüleşmesiyle birlikte paranoid sanrılar görmeye başlamış ve çevresindeki herkesi, ailesini dahi düşman olarak algılamaya başlamış; izlendiğini zannetmiş ve kişilerarası ilişkilerinde sorunlar yaşamıştır.

13 Ekim 1987’de depresif epizodlarının birinde yakınlarına bir özür mektubu yazdıktan sonra kullanması gereken ilaçların hepsini içmeye kalkışmış; ama bunun yerine kendisini Kızıltoprak’taki evinin penceresinden atlayarak 29 yaşında hayatına son vermiştir. Mezarı Karacaahmet’tedir.

Ölümünün ardından tartışmalar, suçlamalar ve aşk dedikoduları başladı. İntihar etmediği, öldürüldüğü, ölümünde eşi Kaan Önal’ın ihmali suçlamaları üzerine eşi bir açıklama yaptı:

“Oysa Nilgün’ün tedavi olması gerekiyordu ama o doktorlardan kaçıyordu. Doktor geldiğinde evde olması gerekirken evde değildi. Doktor beklemişti. Gelince de konuştular. Doktor bana ‘İşiniz çok zor, tedavi olması lazım ama çok zeki ve kültürlü. Yani en zor vakalardan.’ demişti. Çünkü iyileşmesi için entelektüel faaliyetlerde bulunmaması gerekiyordu. İlacı dayayacaklardı ve uyuşacaktı. Orta kültür ve zekâlı durumlarda bu hastalık 20’li yaşlarda ortaya çıkarmış. Lityum tedavisiyle başarılı olunurmuş. Ancak Nilgün bu tipte değildi. Tedavi olması. Buna ikna olması, tedaviden memnun kalması hepsi ayrı bir dertti. Dolayısıyla tedavi olmadı. Öldüğü gün bana tedaviye başlayacağına dair söz vermişti.”

Marmara Hakkındaki Görüşler

Cemal Süreya: Usta Şair,  Nilgün Marmara‘yı Amerikalı yazar F.Scott Fitzgerald’ın ele avuca sığmayan karısı Zelda’ya benzetir ve ona “Çılgın Zelda” derdi. Nilgün Marmara’nın intiharının ardından, yakın dostlarından Cemal Süreya şu açıklamayı yaptı:

“Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak canına kıymış. Ece Ayhan söyledi. Çok değişik bir insandı Zelda. Akşamları belli bir saatten sonra kişilik hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarır, bakışlarına çok güzel ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. Çok da gençti. Sanırım, otuzuna değmemişti daha. Ece ile gergedan için yaptığımız söyleşide ondan söz ettim: Bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu. Dönüp baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün’ün yüzünde. O zamanlar görememiştim. Bugün ortaya çıkıyor.”

Ece Ayhan: Türk edebiyatının bir diğer usta kalemi, Marmara’yı şiirlerine yansıttığı ifade gücü sebebi ile Türk şiirinin en özgün ve marjinal tarzını yakalamış şairlerinden biri olarak tanımlar. Ayhan; “Haklılığın inadıyla apaçık yazıyorum ki, Nilgün Marmara uçsuz bucaksız sivil şairlerden biridir. Belki de en önde geleni. Sözgelimi, kendi kuşağı rahatça onun adıyla anılabilir” dedi. İntiharının ardından “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiirinde, Marmara’nın ilkokuldaki öğrenci numarasını kastederek “Aldırma128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında…” mısralarıyla kendisine seslendi.

Haydar Ergülen: Nilgün Marmara hakkında kaleme aldığı bir köşe yazısında şöyle demektedir; “Bazıları ölüme daha çok yaşayarak çalışır, bazıları ise daha çok yazarak çalışır ölüme. İlkinin yaşaması, ikincinin yolculuğu uzun sürer. Nilgün henüz buradayken, dünyadayken başlamış, ilk adımlarını atmış, ölümün yolculuğunu hecelemeye durmuştur aslında.”

Nilgün Marmara ’nın Edebî Kişiliği

Sylvia Plath üzerine yazdığı lisans tezi ile bu şairi çok iyi tanımış, yaşamından ve genel görüşlerinden oldukça etkilenmiştir.  Kendi şiirlerinin ve yazılarının içeriğinin Plath’e benzer olması, bir tesadüf olmayıp çok güçlü bir etkilenmenin sonucudur. Marmara’nın adından söz ettirmesinde ve okunuyor olmasında efsaneleş(tiril)miş intiharı değil, imgeyi şiirinin merkezine alması ve dışavurumcu söylemi son derece etkili olmuştur.

Şiirine umutsuzluk, yalnızlık, intihar, gündelik hayattan nefret, ölüm, yabancılaşma, benlik kaygısı, nihilizm, mutsuzluk, kadınlığın döngüsü, modernitenin pek çok varoluşsal sorunu, hafızasızlık, geçmişle hesaplaşma, toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi konular hâkimdir.

Marmara şiiri şöyle tanımlamıştır: “Şiir, dairesel bir labirentte yeşil merkezden dağılan ana yolları kesen kısa keçi yolları açmaktır; üzerinden kurtlar da aşırır, tilkiler de… Sıçrama, uzun yolları kesmek amacı, çembere ulaşma duygusu ve ‘hasta olmayan hayvana’ duyulan özlemle gerçekleştirilir.” Çünkü Marmara için “yazmak” iç dünyadan, ruh dünyasında olup bitenden haber vermek demektir. Yazmaktaki temel amacı budur. Kitaplarını yayıma hazırlayan Gülseli İnal onun şiirini şöyle tanımlar; şiirine yayılmış olan ölüme tutku içkin bir anlam taşır. (…) şiirinin yapısı ve dili dünya karşısında duyduğu büyük irkilme ve sonrasıdır.”

Şiirlerinde dikkati çeken özellikler arasında mekânı, dili ve sesi biçimlendiren «hiçlik» kavramına dikkat etmek gerekir. Marmara’nın genel şiir temasında varoluşçu akımın izlerine rastlanmaktadır. Felsefe, mitoloji, müzik, sinema ve resim gibi pek çok alandan beslenen Nilgün Marmara şiiri feminist söylem içerisinde ayrıksı tutumuyla dikkat çeker.

Pek çok kaynaktan beslenen Nilgün Marmara şiirinde metinler arası göndermeler de önemli bir yer tutar. Dolayısıyla onun şiiri donanımlı bir okur ister. Şiirlerinde anlam oldukça kapalıdır. Fakat bazı şiirlerindeki ipuçlarından hareketle onun, hayat hakkındaki fikirlerini ve hislerini anlamak mümkündür. Bedeni ve zihni birbirinden bağımsız iki ayrı olgu olarak ele alırken, beden somut ve dışlanan, zihin ise soyut ve yeğ tutulandır.

Şiirlerinde serbest çağrışımın imkân verdiği ölçüde bilinçaltını dışa vurur.

Şaire göre insanoğlunun başlıca sorunu, kendi sebep olduğu dünyada, kendi suçunu gizlemesi ve sevgiyi paylaşmamasıdır.

Doğa ögelerini sıklıkla kullansa da bu ögeler dış dünyaya ilişkin düşülen notlar değil, aksine bir içe dönüşün yansımaları olmaya devam ederler. Çiçekler, mevsimler, hayvanlar, güneş, özellikle de ay ve renkler şiirlerinde ortak olarak kullanılan simgelerdendir. Kuş, özellikle de martı imgesi de Marmara şiirlerinde çokça kullanılır. Anlar, anılar ve durumlar bu simgeler aracılığıyla verilir.

Şiirlerinde oldukça fazla kullandığı ayna imgesi, Marmara’nın şiirlerinin içsel süreçlerinin bir yansımasıdır ve ayna daima kendine doğrudur. Şiirleri biçimsel olarak da dili kırma kaygısı gütmektedir. Marmara alışıldık kelimelerle oynayarak okurun dikkatini çeker. Bakışımlı, yoksamak, dertoplanmak, çağrılatan, yomsuz, vb.

ESER ADI YAYIN EVİ BASIM YILI ESER TÜRÜ
Daktiloya Çekilmiş Şiirler Şiir Atı / İstanbul 1988 Şiir
Metinler Şiir Atı / İstanbul 1990 Şiir
Kırmızı Kahverengi Defter Telos / İstanbul 1992 Günlük
Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi Everest / İstanbul 2008 Araştırma
Defterler Everest / İstanbul 2016 Günlük
Kağıtlar Everest / İstanbul 2016 Günlük

 

Daktiloya Çekilmiş Şiirler

Nilgün Marmara’nın sağlığında kendisinin daktilo ettiği ama son şekillerini vermediği şiirleri Daktiloya Çekilmiş Şiirler adıyla yayınlanmıştır. 1977’den 1987’ye ölümünden yalnızca bir ay öncesine dek yazmış olduğu şiirleri kapsar. Eser, herhangi bir düzenleme yapılmadan (daktilo harf karakteriyle) yayımlanmıştır.

Nilgün Marmara bu kitabında önünü alamadığımız ve hayatımızı yönlendiren, biçimlendiren, bize dayatılan her şeye karşı tepki gösterir. Kişiliksizleşen İstanbul, vahşileşen toplum, duyarsız okullar, cumhuriyetin acayip âdetleri, ikinci cumhuriyetin sahtekârlığı kitaptaki şiirlerde yer alır. Mısralarında kimi zaman şehrin karmaşık, fakir ve pis yüzü kendini gösterse de şiirler somutu soyutlaştırmaktadır.

Marmara şair olarak değil, ruh dünyasını kâğıda döken bir günlük yazarı gibi konuşur. Bir yandan şiirlerinde sert söyleyişlerle duygusal gerilim yansıtılır. Bir yandan da kırgınlıkların, inceliklerin izdüşümleri sergilenir. Şiirlerinde ancak bir kadının yakalayabileceği ince bir duyarlık, çağa ve yaşadığı zamana karşı bir serzeniş, çevresindeki karabasana karşı kendini güçsüz hissetme duygusu, imgelere yaslı bir derinlik bulunur.

Bu şiirler, sanki tamamlanmaktan korkulan, olgunlaşması istenmeyen, yarım bırakılması tercih edilen metinlerdir. Masalsı bir hava verdiği şiirlerinde, çağrışım gücü yüksek ifadelere ulaşılır. Zaman zaman aliterasyon, asonans ve sözcük tekrarlarına başvurur. Onun şiirleri dış dünyaya açılan pencere değil, aksine kapanan kapılardır ve Marmara, şiirlerini kendi etrafına bir koza gibi örmektedir.

Şiirlerinde renklerle örülmüş bir yapı vardır. Bu yapı çerçevesinde şairin en sık kullandığı renkler mavi, kırmızı ve yeşildir. Şairin renk dünyasında kırmızı, renklerin ilkidir ve bütün renkler kırmızıdan ortaya çıkmıştır. Şair, soyut ve somut imgelerle renkleri tonlarına ayırıp ara renkler oluşturmuştur. Şiirlerinde kullandığı bebek rengi, fareler pembeliği, solgun bir mum mavisi, ay rengi, acı mavi renkleri bunun örneklerini oluşturur.

Hayata tutunmayı başaramayan, şiirlerinde kendi varoluşsal sorunlarını yazan, içine kapanık bir kadındı Marmara. 80’lerin zengin edebiyat çevresinde bulunarak bundan istifade etti. Hâlen okuduğumuz, Türk edebiyatı dendiğinde aklımıza gelen ilk isimler, onun arkadaşlarıydı. Bir kadın olarak 80 şiirine ve Türk edebiyatına adını yazdırdı. Kitabını almaya gittiğimde ne eski baskısını ne yeni baskını bulabilmiştim. Marmara, Türk okuru için önemli olsa gerek. Onun güçlü kalemi, şiirinde kurduğu imgesel yapı, okuru içine çeken şiirleri takdire şayan…

Yazar/Elif Tümer/Yeni Eğitim Dergisi /Türkçe-Edebiyat Sayfa Editörü

Bir Cevap YazınCevabı iptal et