Gençlik Nereye Nereden Koşuyor?

Gençlik – Son yıllarda, özellikle eğitimli insanlarda, gençlerimizle ilgili olarak gündemden düşmeyen bir tanımlama ortaya çıktı: Z kuşağı… Bir kısım insanlar gençler için “Umursamaz” veya “Kontrolsüz” gibi kavramlarla suçlarken, bazıları da onları yetiştiren ebeveynleri suçlamaktadır. Ben ise kimseyi suçlamadan daha da doğrusu suçlu da aramadan, neler yapmamız gerektiği konusunda farklı bir pencere açmak ve oradan bakmak istiyorum.

En Güzel Örnek!

Hayatımızda örnek alabileceğimiz, yaşantısıyla tüm insanlığa örnek olan Allah Resulü (sav): “Çocuklarınıza yedi yaşına geldiğinde namaza alıştırın” buyuruyor. Sorumlu olmadığımız bir yaşta iken üzerimize daha namaz farz olmamış iken neden böyle bir ifade kullanılmış olabilir? Hiç düşündük mü? Gerçekten vurgulamak istediği şey Namaz ibadeti mi yoksa sorumluluk bilincine erken yaşlarda da olsa sahip olunması mıydı?

“Sorumluluk yaşına gelindiğinde yapılması gereken bir ibadeti şimdiden alıştırarak sorumluluk yüklemeyi öğretin, eğitin onları” mı demek istedi?

Atalarımız: “Ağaç yaşken eğilir’’ derken ne demek istedi. ’’Her doğan fıtrat üzere doğar’’ ifadesi aslında onun nasıl eğitilmeye açık olduğunun bir göstergesi değil miydi?

Sorumluluk Bilinci Vermek

O zaman bu işe öncelikle “sorumluluk bilinci” aşılayarak başlamak gerekir. Bunu yaparken de ilk olarak çocuklarımıza hitap etme şeklini düzelterek başlamalıyız.

“İbrahim” lerin,  “ibo” diye çağırıldığı, “Fatma” ların, “Fatoş” olduğu bir zamanda kainat kitabı olan Kuran’ı Kerim, ebeveynlerin çocuklarına nasıl hitap ettiğinden bahseder. İbrahim (as) oğlu İsmail’e hitap ederken veya Lokman (as) oğluna seslenirken “Ey oğulcuğum!” ifadesini kullanır ve adeta yüreğini, yüreğinde dolup taşan sevgisini onlara gösterir. Yüreğimizi açmadığımız, yüreğin açılmadığı hiçbir genç bizi asla anlayamayacaktır.

Sadece doğurmak annelik, sadece doyurmak babalık mıdır?

O zaman yüreğimizi açarak Allah’ın rızasına uygun bir şekilde sorumluluğunun bilincinde nesiller yetiştirmek zorundayız. Bunu yaparken de onların fikirlerini mutlaka önemsemeli, farklı düşünüyorlarsa saygılı olmalı, yanlış düşünüyorlarsa da onları ikna etmeliyiz.

Duanın Gücüne Sığının

Ebeveynler olarak kendi sorumluluğumuzu başkalarının sırtına yüklemeden, dua gücümüzü kullanarak bu işi başarmalıyız. Tıpkı Bişr’i Hafi’nin annesinin, sarhoş oğluna gece gündüz dua etmesi ve oğlunun sonunda hidayete ermesi gibi. Bişr’i Hafi eve her gece sarhoş gelirken annesinin duası vesilesiyle hidayete eriyor ve o gece “Rabbim bana hidayet verdiğinde yalın ayaktım” deyip ondan sonra hiç ayakkabı giymiyor ve kuşlar onun ayağı kirlenmesin diye onun geçtiği yerlere pislemiyorlarmış.

Eğer biz de bunu başarabilirsek o zaman gençlerimiz de ebeveynlerine karşı sorumlu olacak, bir şey denildiğinde “sana ne; istediğimi yaparım, artık özgür bir bireyim, kimse bana karışamaz!” demeyecek, İsmail’ce bir cevap verecek “Ey babacığım!…” Böylece evde anne-babasına karşı asi olmayacak, okulda öğretmenine karşı saygılı davranacak, toplum içinde sorumluluğunu bilecek ve öyle davranacaktır.

Şairin dediği gibi “Asımın nesli diyordun ya, nesilmiş gerçek!’’ diyecek ve yeni bir dünya da daha özgürce yaşamak isteyenlere -helal daire içinde kalmak şartıyla- sonuna kadar destek vereceğiz.

Selam olsun o anne ve babalara; selam olsun o sorumlu gençlere!

Yazar – İbrahim Çat / Kur’an Kursu Öğreticisi

Bir Cevap YazınCevabı iptal et