Eğitim Yönetimi Uzmanı İnayet Bozkurt yazdı: Okulda Öğretmen / Şube Seçimi Vaka Analizi
Geçenlerde sitenin bahçesinde dolaşırken kamelyada birkaç komşumun hararetli konuşmalarına tanıklık ettim. Selam verdim ve sohbete dahil oldum.
“Hocam bizim çocuklar bu sene okula başlayacak onun için öğretmen arayışımız var. Bu konuda sizin de fikrinizi almak istiyoruz.” diyerek anlatmaya başladılar.
Duyduklarım karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. “Hocam filan okulda bir öğretmen varmış. Bu yıl birinci sınıf okutacak diye veliler sıraya girmiş. Okul yönetimi de öğretmeni kura ile belirlemeye karar vermiş. Biz de çocuğumuzu o öğretmene vermek istedik. Kura çekimi için sabahın erken saatinde okulun yolunu tuttuk ve yerimizi aldık. Biraz sonra kura çekimi başladı. Okulda 120 öğrenci dört sınıf oluşturacak şekilde dağıtılmış. Dört öğretmenden de bütün velilerin istediği sadece bir öğretmen var. Neyse kura çekilmeye başlayınca yoğun talep gören öğretmen çıkan veliler stadyumda takımı gol atan taraftar gibi sevinirken, istemediği öğretmen çıkan veliler de eyvah, vah, tüh ne yapacağız şimdi diyerek dövünüyorlardı. Bu manzarayı görünce kendimden utandım ve bu saatten sonra hangi öğretmen çıkarsa razı geleceğim, diyerek okuldan ayrıldım.” diyerek komşum yaşadıklarını anlattı.
Bu durum bana da çok garip geldi. Düşünsenize orada bulunan diğer üç öğretmenin düşürüldüğü durumun vahametini. Liyakatsiz ve basiretsiz yöneticilerin eline kalan okullarda maalesef bu tarz durumlar yaşanabiliyor.
Peki nasıl olmalı?
Öğretmen tercihi veliye bırakılmalı mı?
Bir eğitim yöneticisi şunu yapmalı: Sınıfları çocukların doğum aylarına göre rehberlik görüşmesi ile belirlemeli ve sınıflar belirlendikten sonra öğretmen ataması yapmak için kura çekilmeli. Böylece kurada öğretmene hangi sınıf çıkmış ise o sınıfın öğretmeni velileri sınıf toplantısına davet ederek tanışması daha şık olacaktır. Böylelikle velilerin sınıfının öğretmenine müdahale hakkı ortadan kalkmış olacak ve rahatlıkla öğretmen tercih edebilmek için veliler okula bağış yapmak zorunda bırakılmayacaktı.
İsim Yapmış Öğretmenler Nasıl Davranmalı?
Sohbetin bir diğer konusu ise isim yapmış öğretmenlerdi.
Bir eğitimci olarak isim yapmış öğretmenlere baktığımda özel dersi olan, okuldan ziyade zamanını özel derslerde geçiren meslektaşlarımı görüyorum. Bu arkadaşlar aslında iyi olduğu için değil, iyi öğrencilerle çalıştıkları için bu ismi hak etmeden alıyorlar. Ben her daim şunu tavsiye ediyorum; öğretmen işinin aşığı, öğrenmeye açık, iletişim becerisi yüksek ise işini layığı ile yapacaktır. Özel ders peşinde koşan, evinin bir köşesinde okulda 8 saatte öğretemediğini bir saatte öğreten öğretmenin vicdanını sorgulaması gerekir. Ben bu tarz meslektaşlarıma çocuk emanet etmemenizi tavsiye ediyorum.
Bu tarz meslektaşlarım bana kızabilirler hiç önemli değil ben onlara ayna tutuyorum. İyi öğretmen bireysel değil zümresi ile birlikte hareket edebiliyorsa kendisi için istediğini arkadaşı için isteyebiliyorsa iyidir. Burada Şeyh Edebali, nin Osman beye vermiş olduğu nasihatin bir tanesini yazmadan geçemeyeceğim. (Her Sözü üzerine Alma!)
Eğitim sistemimizin ne hale getirildiğini şaşkınlık içerisinde izlemekten başka yapabileceğim bir şey olmadığını görüyorum, lakin elimden bir şey gelmese de bu işin nasıl olması gerektiği ile ilgili acizane tecrübelerim ışığında birkaç konuya değinmek istiyorum. Öyle veya böyle bu ülke bizim, bu çocuklar da bizim. Onların yetişmesi için her bir fert elinden geleni değil, üzerine düşeni yapmalıdır.
Birinci Sınıfa Başlayacak Çocukların Velileri; Dinleyin!
Sohbet uzayıp giderken söz birinci sınıfa gidecek komşularımın çocuklarına geliyor. İşte burada söyleyecek çok sözümüzün olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Eyvah çocuğum birinci sınıfa başlıyor; diyen anne ve babalara hatta daha ziyade annelere seslenmek istiyorum. Okula yeni başlayan çocukların annelerinin ister istemez kaygılı olmaları doğal bir süreç olsa da bu süreci doğru yönetmek çok önemli.
Anne babalar çocuklarının durumundan statü devşirdikçe çocukların üzerindeki baskı artıyor. Geçmişte yaptığımız hataları bir kenara bırakarak okula yeni başlayan çocuklarımız için yeni şeyler söylemek lazım. Sizler başarılı ol, başarılı ol dedikçe kaygı ve stres artacaktır. Mükemmeliyetçilik mukayeselerle ilgilidir. Kendinizi bir başkası ile mukayese ettiğinizde, aslında siz olmayanla mukayese etmiş olursunuz.
Öğretmen tercihi konusunda da bu böyledir. Bir başkasının çok mükemmel bulduğu bir kişilik size göre öyle olmayabilir. Öğretmen kararı verildikten sonra, ya öğretmen istediğimiz gibi çıkmazsa ne olacak gibi kaygılar başlar. Bu kaygılar öğretmeni yakın takibe alma, sağa sola sorma gibi evhama kapılmaları beraberinde getirmeye başlar. Bu hislerden kurtulmanın en güzel yolu işi akışına bırakmaktır. Bu durumda nasıl hareket etmeliyiz;
Öğretmen Seçiminde İpuçları
- Başkalarından bilgi almaya çalışmayınız, varsa bir süreç direk muhatabı ile yani öğretmeni ile konuşmalısınız.
- Her birey farklıdır asla kıyaslamayınız. Kıyaslamak çocuklardaki özgüven duygusunu yok eder. Her çocuğun öğrenme şekli, hızı, zamanı farklıdır. Okumayı öğrenemedi komşunun çocuğu öğrendi benimki hala heceliyor kaygısına kapılmayın. Elbette zamanı gelince sizinki de öğrenecektir.
- Okula gönderirken giyinmesine çantasını hazırlamaya kesinlikle yardım etmeyin ve çantasını taşımayınız. Bunu yaparsanız evdeki işleri sürekli siz yapmak zorunda kalırsınız. İş görüşmelerine çağrıldığında elinden tutarak götürmek zorunda kalırsınız. Bırakın kendisi baş etmeyi, zamanı yönetmeyi öğrensin. Hocam servise yetişemiyor, kahvaltısı gecikiyor, bırakın geciksin servisi kaçırsın o gün okula gitmesin ikinci gün mutlaka servise yetişmek için çabası artacaktır.
- Verilen ödevleri yapması konusunda telkinde bulunmayınız. Bırakın sorumluluğunu yerine getirmez ise öğretmeni ile karşı karşıya gelsin ve kendisi çözsün. Öğretmenin ödevleri konusunda sizden istekleri olacaktır. Kesinlikle destek olmayacağınızı bu sorumluluğun veliye ait olmadığını öğrenci ve öğretmene ait olduğunu nazik bir dille hatırlatın. Siz ödevi takip ederseniz çocuğunuzla ilgili iletişim çatışması yaşarsınız, daha da ötesi aile içerisinde iletişim çatışması yaşamaya devam edersiniz. Şunu duyar gibiyim ben yemek yapıyorum git baban yardımcı olsun, ben işten yeni geldim bugün çok yoruldum annen işi bitince yardımcı olsun gibi çocuk aranızda git gel yaşayacaktır. Tüm bunları yaşamamak için bırakın da öğretmeni işini tam yapsın.
- Şöyle çok gerilere doğru gidelim kendi öğrenciliğimizi hayal edelim bu yaşlarda biz nasıl bir öğrencilik geçirdik, sınıf ortamımız nasıldı, sıra arkadaşımız, sınıf arkadaşlarımız hatta okul arkadaşlarımızla iletişimimiz nasıldı. Birbirine benzeyen kaç arkadaşınız vardı. İnsanlar farklı fıtratlarda yaratılmıştır bu nedenle çocuklarımızı iyi tanıyarak, onların potansiyelini iyi bilerek farklı anlamlar yüklememeliyiz. Çocuklara yapılabilecek en büyük kötülük ben okuyamadım sen okuyacaksın dayatmasıdır.
Belki bu sıralarda sözünüz geçebilir lakin lise yıllarında kendi tercihini size bırakmayacaktır. Bunu göz önünde bulundurarak çocuklarımızın önünü açalım onlarla kaliteli zaman geçirelim ki çocuklar sizi onların başında otorite figürü değil hayatının bir parçası olarak görsün, kendini her daim güvende hissetsin.
Çalıştığım bir okulda zaman zaman ev ziyaretlerine gider, öğrencinin ailesini yakından tanımak isterdik. Ziyarete gitmeden önce öğrencilerime, “Ailenize iletmemi istediğin bir konu var mı?” diye sorduğumda inanın tek konu, annem bana çok karışıyor, cümlesi oluyordu. Bu bilgileri aldıktan sonra bir annemizle sohbet esnasında sanki siz çocuğunuza çok fazla müdahale ediyorsunuz müdahale ederken eliniz yine üzerinde olsun lakin biraz gevşetin her konuya müdahil olmak durumunda değilsiniz dediğimde, hocam elimde değil müdahale yapmadığım zaman işler ters gidecek diye endişeleniyorum demişti. Bende endişenizin yersiz olduğunu bu durumun çocuk üzerindeki etkilerinden bahsedince hocam söz vermiyorum ama müdahale etmemeye çalışacağım demişti.
Sevgili dostlar şunu unutmayın her şey sizin istediğiniz gibi olmayacak, olmamalı. Dünya sadece sizin etrafınızda dönmüyor. Elbette çocuğunuzun terbiyesi ve kariyeri için yönlendirme yapacaksınız, lakin sizin isteğiniz doğrultusunda değil. Çocuklarınız ne istiyor diye bir sormanız gerekmez mi? Hanımefendinin dediği gibi siz de müdahale etmeden duramıyorsanız çocuklarınız için hobi alanları oluşturun bu doğrultuda destek verin, yüreklendirin, arkasında olduğunuz mesajı verin ki kendisini daha rahat gerçekleştirebilsin.
Sonuç: Şunu unutmayınız!
Çocuklar sizin dudaklarınıza bakmaz, (Ne söylediğiniz önemli değil) ayak izlerinizi takip eder.
Bu yıl okula başlayan öğrencilerimize ve birinci sınıfı okutacak öğretmen arkadaşlarıma başarı, sağlıklı ve huzurlu yıllar dilerim.