Dinî eğitimde karnemizi Eğitimci ve Yönetici Osman Teğiş değerlendirdi: Dinî eğitimde hatayı nerede yapıyoruz?
Eğitim, ruhî ve zihnî kabiliyetleri inkişaf ettirerek, her yaştan insana, özellikle değişime açık yaştaki çocuklara güzel davranışları kazandıran, varsa olumsuz davranışları değiştirme meziyeti edindiren İlahî sistemin insana tecelli ettiği bir insanî mekanizmasıdır. Dinî eğitim, ahlâkî meziyetleri kazandıran değerler bütünüdür. Sair konular hayatı anlamlandırmaya destek veren ipuçları ile doludur.
Din eğitimi ve dinî eğitim ihmale gelmez!
Eğitimin sair konularını araştırmacılara bırakalım. Burada, özelde din eğitiminden bahsedecek ve onun üzerine bir şeyler söylenilecekse (İslam eğitiminde) Hz. Peygambere ve Kuran’a bakmamız gerekir.
Dinî eğitiminde ilk bakacağımız kaynakları göz ardı ederek hata ettiğimizi düşünüyorum. Eğitim öğretimde önceliklerimiz değişince din eğitimi anlayışımız da değişti.
Önceliklerimiz değişti
İslam dini, bireyin yalnızca dünyalık olmadığını Cennete namzet olduğunu bildirir. Oysa eğitimde önceliğimiz mana olarak dinî olmaktan çıktı.
Bütün hedefimiz ana sınıfından liseyi bitirip üniversiteye kadar, her alanda, öğrencilere yalnızca dünyevî amaçları telkin ettik. Oysa gelecek nesillerimiz çift kanatlı uçacaktılar.
Özel dersler, dershane, en iyi kursları çocuklarımıza ayarladık. Bütün bu çalışmalarımız dünya hayatının rahatlığı içindi. Halbuki inandığımız din, “Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!’’ (Ankebut,64.ayet) söylüyordu. Biz göz ardı ettik ve hata ettik.
Aileler tarihi sorumluluk altında
Evet, çocuklarımız doktor, mühendis ve diğer meslek sahibi oldular. Ancak ne yaşantıları, ne inandıkları öğrettiğimiz(!) değerlere ve kaynaklara benzemedi. Burada kusur aranacak ise, farklı sebeplerle etki altında kalan aile birinci derecede sorumludur.
Aslında inancımızın gereğini yapıp, dünya ve ahiret dengesini kurabilsek, bu durum bizim eğitim sistemimize yansıyacak ve din eğitiminde de başarılı olacaktık.
Biz ilmin maluma tabi olduğunu biliyor, pozitif ilimlerle din eğitiminin birlikte olmasının dünya ve ahiret mutluluğunu getireceğini, bireyinde mutlu olacağını savunuyoruz. “Aklın nurunun fen, kalbin ziyasını dini ilimlerin öğretilmesi” gerçeğini savunuyoruz. Bunların birbirinden ayrılmaması gerektiğinin, bir terazi hassasiyetinde olması gerektiğinin farkındayız. Ne yazık ki “anlatamadık!”
Dinî eğitimde rol model olamadık
Ayeti Kerime “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?” (Saff Suresi – 2) diye bizi uyarırken ve Hz. Muhammed (sav) yaşantısı ile Müslümanlara rol model olurken; biz ne haldeyiz? Anne, baba, öğretmen, komşu olarak çocuklarımıza rol model olamadık. Adımız ve dinimiz İslam olsa da yaşantımıza, kılık kıyafetimize ailemize yansımadı. Bizi örnek alan çocuklar hasız mı?
Öğretmenler dersi (dini) öğrenciye, imamlar cemaate, anne babalar çocuklarına anlatıp kendi üzerlerine almayınca din eğitiminde hata ettik.
Nefsimiz İslam’ın emir ve yasaklarına uymakta zorluk çekince İslam’ı kendimize uydurduk, sonra kendimizde bunun doğruluğuna inanır olduk. Haramla helali karıştırdık. Bunu gören öğrenciler bizlerin tutarsızlığını görünce din eğitiminden uzaklaştılar.
İslam’da hoşgörüyü yanlış anladık.
İslam’ın hoşgörüsünü çocuklarımıza gösteremeyince din eğitiminde başarısız olduk. Halbuki İslam’da çocuklar masumdur. Ancak biz despot anlayışımızı din adına çocuklara uygulayınca çocuklar bizlerden uzaklaştı ve din eğitiminde hata yaptık ve başarısız olduk.
Hoşgörüyü de yanlış anladık; çocuklarımızın yaşantısına hiç karışmaz olduk. Çocuktur, özgürdür diyerek arkadaşlarına bakmaz olduk, okuduklarını görmedik, yediklerine içtiklerine karışmayınca modern aile olacağımızı düşündük zira parayı bulmuşuz, geçmişte çokta sıkıntı çekmişiz çocuklar bizim çektiklerimizi çekmesin diyerek kafamızı kuma sokarak hoşgörülü olacağımızı zannetmişiz.
Çocuklar aile içerisinde yabancılaştı.
Sonuçta ortaya çıkan ürün “Kendi yürüyüşünü unutan” nesillerimiz oldu. Sonrada suçu zamana atıp kendimizi temize çıkarır olduk hata ettik, ediyoruz. Ne İslam değişti, ne zaman değişti ne de insan fıtratı değişti. Negatif yönde değişen iddia sahibi bizler olduk.
Çözüm Nedir?
Neleri kaybettiğimizi, nasıl ve nerede kaybettiğimizi bilirsek sorunun büyük bir kısmını çözeriz. İkinci aşamada kaybettiklerimizi Kuran ve Sünnet eğitimiyle tamamlamamız gerekir. Bunu başaran aileler sadece dünyada değil ahirette de kazanırlar, diye ümit ederiz. Selam ve dua ile…
Osman TEĞİŞ / Eğitimci/İlahiyatçı/ İmam Hatip Lisesi Müdürü