Bayramlaşma – Psikolojik Danışman İsmail Akbıyık yazdı…
Zaman her şeyi öğüttüğü gibi, koruyamadığınız her şeyi anlamsızlaştırmakta ve özünden koparmaktadır.
Geçmişte yaşanılan çok şey şu anda o anlamını koruyamamış ve zaman değirmenin içinde ufalanmış ve dağılarak, muhteviyatını kaybetmiş; sıradanlaşmıştır.
Sözünü ettiğimiz ve mana içeriğini dahi kaybettiğimiz değerlerimizden biri de Kurban Bayramıdır.
Bayram Bir Semboldür
Bayram ve bayramlaşma hem dini hem kültürel olarak derin bir anlam ihtiva eder, toplumun birlikteliğini, dostluğunu, barışı temsil eder.
Eskiler bayramı bayram gibi yaşamak için her türlü gayreti gösterirler bayramlaşmayı bir seremoni tadında yaşarlardı.
Anadolu’da bayram demek kurallar, yapılacaklar ve sonucunda da mutluluk duyulan yardımlaşmanın bir yüze ifadesi olarak görülürdü.
Anadolu’daki bayram geleneğinde hem dini hem de milli içerikler yer almakta.
Arife günleri bayramın habercisi olarak özel gün olarak addedilirdi.
Öğlen kılınan namazlardan sonra mezar ziyaretleri, okunan Kur’an-ı Kerimler, yapılan dualar bayramın habercisiydi.
Kabir ziyaretlerinden sonra yol üzerinde mahallelisini, köylüsünü, dostlarını ağırlamak isteyen gönlü açık bir ailenin sofrasını açması, insanlara gönülden ikramlarda bulunması, insanların karşılıksız ellerini uzatmaları ne güzel şeylerdi.
Bayram sabahı erken kalkmak, çocukların güzel giysileri ile babalarının ellerini tutmaları, camilere gitmeleri, oradaki manevi havayı teneffüs etmeleri adı gibi barış havası oluşturan İslam dininin, insanları makamsız rütbesiz eşitlemek ve insan olmanın değerini hatırlatması ne güzel şeylerdi
Eve gelinip küçüklerin büyükleri ile bayramlaşması ellerinden öpmesi büyüklerin onları kucaklaması, harçlık ve hediyelere boğması tarif edilemeyecek bir mutluluk tablosu idi.
Gün içerisinde küçüklerin şeker toplama adına çevresindeki büyükleri ziyaret etmeleri, onların bayramlarını kutlamaları, büyüklerinde birbirlerini ziyaret etmeleri bayram sofralarının da muhabbetleşme ne güzel şeylerdi.
Bakıyoruz da bunların hepsi mazide kalmış gibi bizi hüzünlendiriyor; bir iç çekmesi yaşatıyor, içimizden kalpler de “ah eski bayramlar!” dedirtiyor nerde o bayramlar diye dudaklarımızdan acılı acılı mırıldanıyoruz
O eski bayramlar diyerek kaçmayalım, geçmişi yasatalım bu zor değil, atalarımızdan büyüklerimizden gördüklerimizi yaşarsak yeter ki yapmak isteyelim nefsimiz bizi zorlayacak şimdi nereden çıktı bu diyecek bunu dedirtmeyelim yaratıcının sana lütfettiği değeri hatırlayalım.
Barış ve sevgi dini olan İslam’ın mensubu olduğumuzu hatırlayalım. Muhabbetin tadına varalım.
Çocuklarımıza o eski bayramların tadına vardırırken geleneklerimizi onlarla yaşayalım, sevgiyi, kardeşliği, karşılıksız sevgiyi, birlikteliği hatırlayalım. Bizim aramızı bozmak isteyenlere fırsat vermeyelim o vakit bayramları “bayram gibi” yaşarız.
Her şey elimizde yeter ki bizler isteyelim. Mazi uzakta değil bayramları tatil havasına sokan zihniyetten kendimizi kurtaralım.
Bayram Sıla-i rahim yapmaktır. Gidip bilmediğimiz diyarlarda eğlenmek günümüzü gün etmek değildir
Bayramlar, değerlerimizin hatırlandığı, paylaşmanın öğrenildiği, büyüklerimizin sevindirildiği kutsal zamanlardır.
Hadi geç değil bu bayramı bayram gibi yaşayalım ve yaşatalım.
Başka bir yazımızda buluşmak dileği ile sağlıcakla kalın.
İsmail AKBIYIK/ Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanı